İFADEMİN TARİHİNİ KARIŞTIRIP, KURDUKLARI KURGUYLA BAKIN BENİ NASIL TUTUKLADILAR!

OLAY 2

TUTUKLANMAMA NEDEN OLAN İKİNCİ YALAN HABER 

Hukuk cinayeti, hukuk katli…


Tutuklanmama neden olan ve hukuk tarihimize kara bir leke olarak geçeceğini düşündüğüm bölümü anlatmaya başlayacağım. Tutuklanmama neden olan ikinci yalan haber. 

Bu yalan haberin birkaç özelliği var. Önce başroldeki isimleri yazayım. Yine tanıdık bir avukat var. Yine tanıdık gazeteler var. İsmini bildiğimiz hukuk cinayeti işleyen bir savcı Gökalp Kökçü var. İstanbul Emniyeti TEM polisleri var. Hakimler var. Uyuşturucu baronu Zindaştiyi bırakan hakim var. 

Bu isimlerden bazıları bir komplo ve kurgu kuruyorlar. Bazıları bu kurguyu araştırmıyor ve yalana, iftiraya inanıyorlar. Yine ifademde olmayan cümleleri pervasızca söyleyip, iftira atıyorlar. Polis sorgumda bu iftiraya, yalana bir dakika diyorum ve polisler baltayı taşa vurdukların anlayıp, alelacele sorguya ara veriyorlar. Sonra bu hatalarını anlayıp soruları değiştiriyorlar. Sonra bizi içeri alıyorlar. Biz ne yaptıklarını ancak yıllar sonra, dava dosyası tarafıma verilince anlıyoruz. 

Hikaye biraz uzun…. İşte hukuk tarihine geçecek, hukuk cinayetinin öyküsü. İşlenen bu cinayetle tutuklanmam. Başlıklarla olayları tek tek anlatacağım. Her başlık, hikayenin bölümlerinin ne anlama geldiğini gösteriyor. 

 

1: TUTUKLANMAMA NEDEN OLAN, İDDİANAMEDE ONLARCA KEZ ANLATILAN “ORİJİNAL BELGEYİ İMHA ETTİM” YALANI NEREDEN VE NASIL ÇIKTI? 

2: HÜSEYİN ERSÖZ, SAVCI, POLİS ASKERİ SAVCILIĞA VERDİĞİM İFADEMİN TARİHİNİ NASIL KARIŞTIRDI? 

3: İFADE TARİHİMİ, (OCAK VE ŞUBAT AYINI) KARIŞTIRIP, NASIL KOMPLO KURDULAR? 

4. İFADEMDEN SONRA KUMPASLARI ORTAYA ÇIKMASIN DİYE DAVA DOSYASINDAKİ BELGELERİ NASIL DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞTILAR?

5: VE DAHA FAZLASI… 

 

Yukarıda anlattığım birinci olaydaki yalan haberde “belgeleri savcıya teslim etmeyip, savcıdan gizleyip imha ettiğim” yalan ve iftirasını atanlar, bu kez de “orijinal belgeleri imha ettiğimi” askeri savcılık ifademde söylediğim iftirasını haberleştirmişler. Ki, böyle bir ifadem yok. Yukarıda askeri savcılık ifademi sizlerle paylaştım. Ve bu  da tutuklanmama neden olan savcılığın en sağlam delili. İddianamemde onlarca kez bu yalan söyleniyor. Dava dosyasında yüzlerce belge konmuş bu iftirayla ilgili. Bir de askeri savcılık ifademde tarihleri karıştırıp nasıl komplo kurduklarını ve beni tutuklandıklarını göreceksiniz. 

Anlatacaklarım bir polisiye romandan, bir filmden alıntılanmadı. Yargılandığım dava dosyasında, organize şekilde suç işleyen ve iftira atan bir ekibin hikayesini göreceksiniz. 

Hakkımdaki iddianamenin nasıl rezalet bir şekilde hazırlandığını, davanın nasıl kabul edildiğini  göreceksiniz. 

Filmimizin kahramanı yine Çetin Doğan’ın avukatı Hüseyin Ersöz. Yukarıdaki yalan haberden dört gün sonra Ersöz, bu kez 31 Aralık 2010 tarihinde, ODA TV’de hakkımda bir haber yaptırıyor. Haber diyemeyeceğim. İftira atıyor. 

 Dava dosyamda 10. Klasörde bu haber üç kez verilmiş. Başrollerde yine Oda TV ve Vatan gazetesi var. Gazeteport da bu haberi alıntılamış o dönem. Avukat Hüseyin Ersöz, “İşte Mehmet Baransu’nun belgeleriyle yalanı” diye haber yaptırmış. İftirayı o dönem atmış. Bu haberi o dönem tekzip etmiştim ancak, tekzip ettiğim haber yıllar sonra tutuklanmama neden oldu. 

Dava dosyamıza delil diye konan haberi sizlerle paylaşacağım. Önce o haberde neler iddia edildiğini yazayım. 

Haberde Hüseyin Ersöz’ün yukarıdaki yalan haberi hatırlatıp, kendilerine askeri savcılık ifadesini irdeleyen çok önemli açıklamalar yaptığıyla başlıyor. “Belgelerle Mehmet Baransu’nun nasıl yalan söylediğini” Ersöz, açıklamış. 

Ersöz bir de askeri savcı da “orijinal belgeleri imha ettiğimi” açıklamış bu haberde. 

Şimdi size dava dosyamızda en önemli delil olan bu haberin ilgili bölümünü göstereceğim. Haberin tamamını da sizlerle paylaşacağım. 

Hüseyin Ersöz’ün gerçek olmayan ve iftira olan bu açıklamalarına tek tek cevap vereceğim. Ersöz, askeri savcılık ifademde “orijinal belgeleri imha ettiğimi” iddia ediyor. İddiasını ispata çağıracağım ancak ispatlayamayacak çünkü, ifademde böyle bir cümlem yok. Yukarıda askeri savcılık ifademi verdim. İfademde, “orijinal belgeleri imha ettim” diye tek bir cümlem yok. 

Askeri savcılık ifademde, “elimdeki orijinal belgeleri imha ettiğimi” nerede söylemişim desem, bu kişiler bize gösteremezler. İddianameye giren bu deli saçması durumu, Mahkemede heyete sordum. Beni yargılayan heyete de aynı soruyu sordum ve “ifademde nerede böyle bir cümle kullanmışım, bana gösterin” dedim ve hakim “İfadende böyle bir cümlen yok” dedi. 

Asıl acınası durum ne Ersöz’ün bu iftirası, ne de “gazeteci” olduğunu söyleyen kişilerin ifademe bile bakmayıp bunları haberleştirmeleri. Asıl acınası durum, bir savcının Hüseyin Ersöz’ün bu iftiralarıyla soruşturma açıp, bir gazeteciyi tutuklatması. Dava açması, tek sayfalık ifadeyi okumadan, soruşturma dosyasında yüzlerce kez bu yalanı yazabilmesi. 

Sırayla gidecektim ancak, araya girip iddianameden ve polis fezlekesinden size bu yalanın nasıl anlatıldığını göstereyim. Bütünlük bozulmasın diye soruşturma dosyasından sırayla gidecektim ancak, bu iddia tutuklanmama neden oldu ve iddianameye girdi. 

İddianamede işte bu yalan haber üzerine “orijinal belgeleri yok ettiğim” iftirası araştırılmadan, askeri savcılık ifadem dahi okunmadan onlarca kez yer aldı. Ben sizlere bir iki örnek göstereceğim. 


Savcı beni tutuklamaya sevk ettiği yazıda da askeri savcılıkta ifademe göre “orijinal belgeleri imha ettiğimi beyan ettiğimi” yazıyor. 

Hakim beni bu nedenle tutukluyor. Belgelerini aşağıda ayrıntılı göstereceğim. Sadece bir örnek göstereyim. İddianameden örneklerle devam edeyim. 

İddianame sayfa 204, “orijinal belgeleri imha ettiğim” yalanı ve iftirası incelenmeden araştırılmadan yazılıyor. 


 İddianame, sayfa 207 aynı yalan tekrarlanıyor. 


İddianame onlarca kez bu iftira yer alıyor. Ben bir iki örnekle şimdilik yetindim. Aşağıda bu bölümü ayrıntılı anlatacağım kısımda tamamını sizlerle paylaşacağım. 

Hüseyin Ersöz’ün 31 Aralık 2010 tarihindeki Oda TV ve bir çok sitede yayımlanan ve  dava dosyamızda tek delil olan açıklamalarına tekrar döneyim. Çünkü haberin devamında inanılmaz skandallar ve OSCARLIK olaylar var. 


HÜSEYİN ERSÖZ ASKERİ SAVCILIK İFADEMİN TARİHİNİ KARIŞTIRIYOR. 

Hüseyin Ersöz, Taraf’ın 20 Ocak 2010’da Balyoz haberini yaptığını, 21 Ocak’ta savcılığa kendisine gelen dört DVD’yi teslim etiğini açıklıyor.  

Hüseyin Ersöz aynı haberde benim 26 Ocak 2010 tarihinde askeri savcıya ifade verdiğimi, tarihi aklınızda tutmanız için tekrar yazıyorum - 26 OCAK 2010 - tarihinde ve ifademde “içinde çok gizli belgeler olduğu için bunları imha ettik” dediğimi ve 26 Ocak 2010 tarihinden önce belgeleri imha ettiğimi söylüyor. 

Haberdeki bu bölümün kupürünü de göstereyim. Davamızın delil klasörlerinde bu var. İddianamede de bu iftira yüzlerce kez yazılmış. 


Orijinal belgeleri imha ettiğimi iddia eden, iftirasını atan Ersöz aynı haberde benim yaklaşık bir yıl sonra 27 Aralık 2010 tarihinde Samanyolu televizyonuna çıktığımı ve orada bana bavul içinde “Orijinal belgeler geldiğini ve aynı şekilde orijinal belgeleri de savcılığa teslim ettiğimi” açıklıyor.

Ve ardından da askeri savcılık ifademin tarihini karıştırdığı için bir kurgu yapıyor ve kimse de bunun farkına varmıyor. 

Ne o dönemki gazeteciler ne de yıllar sonra Ersöz’den bu haberleri alıp hakkımda dava açan beni bu nedenle tutuklayan savcı ve hakimler skandalın farkına varmıyorlar. 

Sizlere Askeri Savcıya ifade verdiğim tarihi aklınızda tutmanızı söylemiştim. Askeri savcıya hangi tarihte ifade vermiştim; 26 Şubat 2010. 

Hüseyin Ersöz hangi tarihte verdiğimi bu haberde iddia ediyordu. 26 Ocak 2010. 

Bakın daha hangi tarihte bile ifade verdiğimi bilmeyen, elindeki ifade tarihime bile bakmayan Ersöz, nasıl bir kurgu ve hikaye yazıyor bu yaptığı karışıklık üzerine.  

  Hüseyin Ersöz’ün haberdeki iddiası ne? 

20 Ocak 2010 Taraf haber yaptı. 

21 Ocak 2010’da  savcılığa gidip 4 adet CD’yi teslim etti. 

Sonra 26 Ocak 2010’da Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü İstanbul Cumhuriyet savcılığına bir yazı yazdı. Orijinal cd’lerin Taraf gazetesinden alınmasını istedi.

27 Ocak 2010’da yani yazıdan bir gün sonra polisler, gazeteye geldiler. Yasemin Çongar’la  görüştüler. Çongar polislere “elimizde orijinal bilgi belge yok” dedi.  

İki gün sonra 29 Ocak 2010’da, Mehmet Baransu’ya bavulla orijinal belgeler geldi. Baransu aynı gün savcılığa tutanakla teslim etti. 

Hüseyin Ersöz, bunları anlattıktan sonra, askeri savcılık ifademin tarihini karıştırdığı için bakın nasıl bir kurgu yapıyor. Akıl tutulması iddialar sıralıyor. İftiralarına başlıyor. 

ERSÖZ: BARANSU 26 OCAK 2010’DA BELGELERİ İMHA ETTİYSE, ÜÇ GÜN SONRA 29 OCAK 2010’DA SAVCILIĞA HANGİ BELGELERİ TESLİM ETTİ? BARANSUNUN YALANLARI! 

Hüseyin Ersöz diyor ki; (Bu gerekçeyle beni tutuklatan savcı Gökalp Kökçü ve polisler de bunu söylüyorlar) Mehmet Baransu 26 Ocak 2010 tarihinde Askeri Savcıya ifade veriyor. İfadesinde diyor ki “içinde çok gizli belgeler olduğu için bunları imha ettik..” 

Bu durumda ben, 26 Ocak 2010 tarihinden belgeleri imha etmiş oluyorum. Üstelik Ersöz’ün ifadesine göre bu nedenle de “orijinal belgeleri imha etmişim.” Bunu da ifademde söylemişim.  

Askeri savcılık ifademle ilgili bölümü yukarıda anlattım. Tekrar girmeyeceğim o konuya. Çünkü bu bölümdeki skandal, hukuk cinayeti çok büyük. 

Hüseyin Ersöz diyor ki, “Baransu sonra Samanyolu televizyonuna çıktı. Orjinal belgeleri savcıya verdim, sonra elimdeki kopyaları imha ettim” diyor. 

Samanyolu televizyonuna çıkıp çıkmadığımı hatırlamıyorum. İddia eden Hüseyin Ersöz olunca, inandırıcılığı kalmıyor maalesef. Ne dediğimi birazdan daha iyi anlayacaksınız. Haberdeki o bölümü de göstereyim. Haberin tamamını da bu bölümün ardından vereceğim. 


Savcıya orijinal belgeleri teslim ettiğimi televizyonda söylemişsem, nasıl olur da askeri savcılıkta “orijinal belgeleri imha ettim” demiş olabilirim bu çelişkiye de girmiyorum. Askeri savcılık ifademde böyle bir beyanım yok. Buradaki skandal daha büyük olduğu için bu detayı da es geçiyorum. 


Tarihleri karıştıran Ersöz, haberde diyor ki, Yasemin Çongar “Askeri Savcıya ifademden bir gün sonra”, yani  27 Ocak 2010’da polislere, elimizde orijinal belge bilgi yok demiş. Baransu ise bir gün önce yani 26 Ocak 2010’da Askeri savcıya, “belgeleri imha ettik” demiş. 

Bu durumda Baransu ve Çongar’ın dedikleri tamamen çelişkiliymiş. 

Bu haber aynen bu şekilde bana polis sorgumda soruldu. Ben tarihleri karıştırıp, olayın saçmalığını anlatınca “jetonları” düştü ve beni, avukatımı zorla dışarı çıkartıp, sorudaki bu bölümü sildiler. Dava açılınca bunu anladık. Bu bölümü de birazdan anlatacağım. 

Devam edeyim.  

SAVCILIĞA TESLİM ETTİKTEN SONRA İMHA ETTİK KISMINA BİLE GİRMEYECEĞİM ÇÜNKÜ BURADAKİ SKANDAL ÇOK BÜYÜK… 

Hüseyin Ersöz, tarihleri karıştırıp bir kurgu kuruyor ancak, “Savcılığa orijinal belgeleri teslim ettikten sonra” ifademi atlıyor. Bunun üzerinde de durmayacağım dediğim gibi skandal çok daha büyük. 

Hüseyin Ersöz’ün sözlerine bakınca, görünürde tutarlı ve mantıklı açıklamalar ve sorular sorduğu akla geliyor. “İşte Belgeleriyle Mehmet Baransu’nun Yalanı” diyor ve “gazeteci” olduğunu iddia edenler de bunu haberleştiriyorlar. 

Ersöz ilk bakışta tutarlı cümleler kullanmış gibi görünüyor. Ben 26 Ocak 2010’da askeri savcıya ifade verip, “orijinal belgeleri imha ettim” demişsem,, Yasemin Çongar da 27 Ocak’ta polislere “elimizde orijinal belge bilgi yok dediyse, Baransu en erken belgeleri ne zaman imha etmiş olabilir? 

Askeri savcıya ifade verdiği 26 Ocak’tan önce belgeleri imha etmiş oluyorum. 

Hüseyin Ersöz bununla da yetinmiyor ve diyor ki, “Mehmet Baransu, 26 Ocak’ta askeri savcıya ifade verip, belgeleri yok ettim dediyse, üç gün sonra yani 29 Ocak’ta Bavulla savcılığa hangi belgeleri verdi? Üç gün önce imha ettim diyor ifadesinde, imha etmişse hangi belgeleri vermiş olabilir diye haklı bir soru soruyor. 

Devamında da komployu kurup, kurguyu yapıp, beni suçluyor. Tüm anlattığı bu kronolojik süreç, benim gerçek dışı beyanda bulunduğumu, yalan söylediğimi ortaya koyuyormuş. ODA TV’nin habere “İşte Mehmet Baransu’nun belgeleriyle yalanı” diye başlık atmasının nedeni de, işte bu süreçteki tutarsızlıklarmış. 

SEN TUT TARİHLERİ KARIŞTIR, ÜZERİNE DE BİR KURGU DÖŞE VE BARANSU’YU TUTUKLAT... BU ÜLKEDE İFADENİN ALTINDAKİ TARİHE BİLE BAKMAYAN SAVCILAR, POLİSLER, AVUKATLAR VE HAKİMLER VAR. BAKMADAN, YALAN VE İFTİRAYLA BENİ TUTUKLADILAR. 

Peki ben Askeri Savcıya hangi tarihte ifade vermişim? Hüseyin Ersöz’ün dediği gibi 26 Ocak 2010’da mı yoksa başka bir tarihte mi?

Ben askeri savcılığa 26 Ocak 2010 tarihinde değil, 26 ŞUBAT 2010’da ifade verdim. 

Daha ifademin altındaki tarihe bakmayı bile beceremeyen bir avukat, dört gün önce askeri savcılıkta verdiğim ifademin tarihini bile yayınlayan siteler ancak dört gün sonra bunu unutanlar, yalan ve iftirayla kurgu kuruyor ve beni suçluyorlar. 

Bakın ODA TV, Gazeteport, Vatan Gazetesi, Sol Gazetesi 27 Aralık 2010 tarihinde yaptıkları ilk haberin altına askeri savcılık ifademi koymuşlardı ve o tarihi bir daha göstereyim. 


Askeri savcılığa 26 Şubat 2010 tarihinde ifade verdim ve bir önceki yalan haberlerinde bu tarihi haberlerinin altına yazmışlar ancak dört gün sonra Hüseyin Ersöz’ün açıklamalarını araştırmadan, bir önceki haberlerine bile bakmadan, hakkımda iftira atmışlar.

Bu sitelerin ve bir avukatın deli saçması iddialarını geçtim asıl acınası durum, işte bu yalan ve iftiraya inanan bir savcının bu ülkede görev yapıyor olması. Bu yalan haberin soruşturmanın en önemli delili olması ve “orjinal belgeleri imha etti” iftirasıyla, beni bu haberden dolayı “devletin GİZLİ Belgelerini yok etme” suçlamasıyla tutuklatması. 

Asıl acınası durum ülkede hukukun geldiği bu aşama. Yukarıda sizlere iddianamede ve tutuklanma kararımda bu saçmalığın belgesini gösterdim. İlerleyen bölümde soruşturmadaki tüm belgeleri ve iddianamedeki bu nedenle tutuklanmamı anlatacağım. Şimdi tutuklanmama neden olan Hüseyin Ersöz’ün yaptırdığı o haberin tamamını göstereyim. Ardından beni bu haberin polis sorgumda bana nasıl sorulduğunu ve polislerin soruları nasıl değiştirdiklerini anlatayım.  

Hüseyin Ersöz’ün yaptırdığı haber…. 



HÜSEYİN ERSÖZ, 2016 YILINDA SAVCILIĞA SUNDUĞU  DİLEKÇESİNDE YİNE AYLARI KARIŞTIRMIŞ. KURGU-KOMPLOYA DEVAM ETMİŞ. BU KEZ “ORJİNAL BELGE İMHA ETTİ” İFTİRASINDAN VAZGEÇMİŞ. ORJİNAL BELGELERİN CD’LERİN İÇİNDE OLDUĞUNU KABUL ETMİŞ. 

Hüseyin Ersöz, dava açılmadan önce savcılık soruşturması sürerken, savcılığa 27 Mayıs 2016 tarihinde 6 sayfalık bir dilekçe sunmuş. Bu dilekçe dava eklerinde 15 Nolu klasör içinde var. Dilekçenin konusu soruşturmanın genişletilmesi ve bir bilirkişi raporunun sunulması hakkında. 

Bu dilekçenin ikinci sayfasında, “4” numaralı maddede, 26 Ocak 2010 tarihinde 1. Ordu Askeri Savcılığına ifade verdiğimi tekrar yinelemiş. İfademin tarihine yine bakma gereği duymamış. Komplo ve kurgusuna devam etmiş. İşte dilekçesindeki ilgili bölüm. 


Hüseyin Ersöz, aynı dilekçesinde yıllar önce söylediği ve ODA TV’de yayımlanan ve tutuklanmama neden olan iftirasının yalan olduğunu da zımmen kabul etmiş. Yıllar önce, “askeri savcılık ifadesinde orjinal belgeleri imha ettiğini Baransu itiraf etti” diye açıklama yapan, yalan haber yaptıran Ersöz, bu kez 2016 yılında savcılığa sunduğu dilekçede CD içindeki GİZLİ Belgelerin imha edilmediğini, savcılığa verildiğini, orjinal olduğunu kabul etmiş. Orjinal gerçek belgeleri teslim ettiğimi söylemiş. Dilekçesinin 11. Maddesinde “resmi askeri belgelerin” CD’lerin içinde olduğunu, imha edilmediğini, 12. Maddesinde ise “gerçek belgelerin savcılığa teslim edildiğini” itiraf etmiş. Yıllar önce Baransu’ya ODA TV üzerinden iftira attığını da böylece kabul etmiş.  

İşte o bölüm. 15. Klasör, sayfa 98. Bazıları gibi yalan söylemeyip, belgeli konuştuğumuz anlaşılsın diye klasör ve sayfa numarası veriyorum. 


Şimdi ortadaki bu dilekçeye rağmen, dava dosyasındaki bu dilekçeye rağmen savcıların nasıl olup da beni “Gizli Belgeleri Yok Etme” iftirasıyla tutukladığını sizler de merak ediyorsunuzdur. Merakınızı gidereceğim. Savcı dosyadaki bu dilekçeyi bile okumamış ve ODA TV haberini iddianamesine yazmış. Tutuklanma gerekçem de halen aynı; “Gizli Belgeleri Yok Etme.” Bu iddiayı, iftirayı 2010 yılında ortaya atan Hüseyin Ersöz ve bu iftirası nedeniyle tutuklanıyorum. Ancak, aynı isim 2016 yılında bu iddiasının yalan olduğunu, iftira attığını bu dilekçeyle kabul ediyor. Buna rağmen, aynı iddiayla 4 yıl 9 aydır tutukluluğuma devam deniyor. İlerleyen bölümlerde, savcıların bu iftiraya neden sarıldıklarının, mecbur kaldıklarının gerekçelerini okuyacaksınız.