POLİS AYLARI KARIŞTIRDIĞINI ANLADI. ZORLA BİZİ DIŞARI ÇIKARIP SORULARI DEĞİŞTİRDİ

OLAY 3 


Oda TV başta olmak üzere, Hüseyin Ersöz’ün bu açıklamalarına yer veren haber sitelerindeki çıktılar, hakkımdaki soruşturmayı yürüten savcı Gökalp Kökçü’ye, sanırım Ersöz tarafından veriliyor. Ya da savcı ve polisler bu haberi internetten bulup koyuyorlar. Savcı bu skandalı, tarih karışıklığını incelemeden, araştırmadan tutuklanmamda tek gerekçe olarak kullanıyor. Polis sorgumda da bu haberdeki iddiaları bana polisler sordu. Savcılık sorgum ise yapılmadı. Savcı gözaltı süresi doldu dese de asıl neden, benimle yüz yüze gelmek istememesiydi. Çünkü bu skandallara, akıl tutulması duruma savcı nasıl tepki verecekti doğrusu merak ediyordum.  

Polis sorgumda bana 11. soru olarak işte Hüseyin Ersöz’ün yaptırdığı bu haber soruldu. Dendi ki 26 Ocak 2010 tarihinde Askeri savcıya ifade vermişsiniz. Orada “orjinal belgeleri imha ettiğini söylüyorsunuz. (ki bu da yalan) Ancak üç gün sonra 29 Ocak’ta savcıya belgeleri teslim etmişsiniz. Belgeleri imha ettiyseniz, neyi teslim ettiniz, bu çelişkiyi açıklayın” dediler? 

Ben de kendilerine bir çelişki falan olmadığını söyledim. Israrla bana aradaki çelişkiyi açıklayın diye sordular. 

Uzun bir süre aramızda, “çelişkiyi açıklayın”, “çelişki yok” cümlesi gidip geldi. 

Onlar soru sorarken, 26 Ocak 2010 diyorlarmış, ancak benim beynim olayların kronolojisini bildiği için, Ocağı, Şubat diye anlıyordum. 

Israrla çelişkiyi açıklayın polisler deyince, avukatıma o an döndüm ve “ben mi anlamıyorum, bunlar mı anlatamıyor” diye sordum. Saat gecenin 03:00’ünü geçiyordu, sabahın 9’undan beri uykusuzdum. Uykusuz uykusuz ifadem alınıyordu. 

Avukatım bana tane tane izah etmeye başladı. “Askeri savcıya 3 gün önce verdiğin ifadende orijinal belgeleri yok ettim” demişsin deyince olayın farkına vardım. Polisler KISITLILIK kararı nedeniyle delilleri olan, yalan haberi göstermiyorlardı. 

Polislere şunu söyledim. 

“Askeri savcılık ifadem elinizde, dosyanızda var mı?”

Polisler, “evet” dediler. 

Onlara “altındaki tarihe bakın, ben Ocak ayında değil, Şubat ayında ifade verdim” dedim. 

GERÇEĞİ GÖRÜNCE POLİSLERİN BETİ BENZİ ATTI.. SORGUYA ZORLA ARA VERİP, BİZİ DIŞARI ÇIKARDILAR

Polislerden biri, yaşlıca olanı, ifadeyi yazan, evimdeki aramada da arama, el koyma tutanağını yazan, adının Murat olduğunu öğrendiğim kişi ve yanındaki sakallı, evimde benimle mutfakta sigara içen amiri, askeri savcılık ifademin tarihini görünce, afallamaya başladılar. Betleri, benizleri attı.  “Bilgisayar dondu, soru mu karıştı” demeye, kekelemeye başladılar. Elleri ayakları tutmuyordu, birbirine karışmıştı. 

Sonra bir anda bize “dinlenmek için ara verelim” dediler. 

Biz önce bu paniğin nedenini anlamadık. Tekliflerini kabul ETMEDİK. Sorgunun bitmesini istiyordum çünkü yorulmuştum saçma sorulardan. 

Biz devam etmek isterken, onların asıl niyeti ise bambaşkaymış. Bizim ısrarla devam etmek istememize rağmen zorla, beş dakika ara verelim dediler. 

Bizi sorgu odasından zorla dışarı çıkarttılar. 5 dakika ara verdiler. Biz o an fark edemedik ancak bizi odadan çıkartıp, sorudaki işte bu hatayı düzeltmişler. Ocak ve Şubat ayını karıştırdıkları kısmı, haberdeki iddiaları çıkartıp, 26.01.201 tarihi 26.02.2010 diye düzeltmişler. 

İşte polis sorgumun ilgili bölümü. Ocak ayını Şubat diye düzeltmişler. Israrla sorguya devam etmek istiyoruz dememiz ve kayıtlara girmesi. Onların 5 dakika ara vermesi. EK Klasörler 3 sayfa 139. 


Israrla devam etmek istememize rağmen, saat gecenin 03:30’unda beş dakika ara verip, avukatım ve beni oyuna getirip, soruyu değiştirmişler. Tarihi düzeltmişler. Ancak, değiştiremedikleri bölümleri de yakaladık ve o belgeleri de sizlerle paylaşacağım. 


SAVCI İDDİANAMESİNDE BU SKANDALI BAKIN NASIL SAKLADI. 

Savcı iddianameye, Polis sorgumun tamamını koyduğunu iddia etmiş. Ancak bu bölümü, zorla çıkarıldığımız bölümünü iddianamesinde özenle saklamış, koymamış. Çünkü SAVCI Gökalp Kökçü de bu kumpasın içinde. Belgeleriyle, kendi el yazılarıyla göstereceğim. İddianame, tüm polis ifadem denilerek, ifadem verilmiş ancak bu zorla çıkarıldığımız yer, iddianameye alınmamış. Bu durum suçluluk psikolojisinin bir göstergesi. İddianamenin o bölümünü de göstereyim ve devam edeyim. 

İddianame sayfa 211. Bu bölümü gizliyorlar. İddianameden savcı ve polislerin, sakladıkları bölüm. Sarı ile işaretlediğim bölüm. 


“Albay Bülent Münger beraat etti” dedikten sonra zorla dışarı çıkartılıp ara verdiklerini iddianamede saklıyorlar. Yukarıda polis sorgumun belgesini göstermiştim. 


11. SORUDA DİKKATİ ÇEKEN BİR BAŞKA NOKTA: SORUDA ÇELİŞKİ YOK. 

BENİM SORUYA CEVABIM, “ORTADA BİR ÇELİŞKİ YOK OLUYOR.” 

SORU VE CEVAP ASLINDA FARKLI, ÇÜNKÜ OCAK VE ŞUBAT AYINI KARIŞTIRINCA, HEMEN ARA VERİP, SORUYU DEĞİŞTİRDİ POLİSLER  

Polis sorgumda dikkat çeken başka bir bölüm de cevabım. 11. Soruyu iddianame ve polis sorgusunda (değiştirildikten sonra) bakılırsa, çelişkili bir soru değil. Ben ise soruya ortada bir çelişki yok diye başlamışım. Bu da sorunun değiştirildiğinin başka bir kanıtı. 


12’İNCİ SORUDA OCAK- ŞUBAT YALANINI DÜZELTEMEDİLER. BİZ TEKRAR ODAYA GİRDİK VE DEVAM ETMEK İSTİYORUZ DEDİK. BİZE 12’İNCİ SORUYU GÖSTERDİLER. 


Avukatım ve beni zorla dışarı çıkarınca, 5 dakika sonra odaya girdik. “Devam etmek istiyoruz, soruları sakın değiştirmeyin” dedik. Onlar da bize bir sonraki soruyu gösterdiler. 12’nci soruyu ve Ocak, Şubat ayını karıştırdıkları bölümü değiştirmediklerini söylediler. Biz de tarihe baktık ve sorunun başında  26.01.2010 yani Ocak yazdığını gördük ve devam ettik. Ancak polisler, asıl operasyonu bir önceki soruda yapıp, tarihleri değiştirmişler ve 12.sorunun tarihini değiştirmeye vakit bulamamışlar. Bize de 12. Soruyu gösterip, asıl değişiklik yaptıkları 11. soruyu göstermemişler.   

Zorla ara verdikten sonraki o bölüm. İşte o belge. Polis sorgum, sayfa 7. Ek Klasör 3, sayfa 139. 26 Ocak 2010 diye bana soru sorduklarını açık açık görüyorsunuz. Yukarıdaki Oda TV ve diğer sitelerdeki deli saçması iddialara, Hüseyin Ersöz’ün tarihleri karıştırıp iftira atması, sorgumda bana suçlama olarak yöneltildi. İşte Askeri Savcılığa 26 Ocak 2010’da ifade verdiğimi iddia ettikleri, iftira attıkları o soru.  

SAVCI 26 OCAK 2010 YAZAN BU SORUYU DA İDDİANAMESİNE ALMAYIP ÖZENLE SAKLAMIŞ 

Bakın bu bölümü de savcı iddianamesine alırken ne yapmış. Bu Ocak ayı bölümünü kesmiş. Sorduğu sorunun başında aslında yukarıdaki bu 26.01.2010 tarihli bölüm var. Burayı atıyor. Sarıyla işaretlediğim polis sorgumda aslında 26.01.2010 tarihli yukarıdaki bu bölüm var ancak bunu kesiyor. Saklıyor. İşte belgesi. İddianame sayfa 211. 


Sarıyla işaretlediğim yerde aslında polis sorguma bakılırsa, şu bölüm olması gerekliydi.



İşte beni tutuklatan iki yalan haber bu. Hüseyin Ersöz’ün açıklamaları, ifademde olmayan “devletin GİZLİ belgesini savcıya vermedi, savcıdan gizledi ve imha etti” yalanları, ardından askeri savcıya verdiğim ifademin tarihini karıştırmaları ve üzerine hikaye, kurgu kurmaları, aynı haberde “orjinal belgeleri imha ettiğimi söylediğim” iftirasında bulunmaları sonucunda tutuklandım. Devletin Gizli Belgesini Yok Etme suçlamasıyla tutuklandım. Ne bir hakim, ne bir savcı askeri savcılık ifademde, orjinal belgeleri yok ettim diye bir ifadem olup olmadığına bile bakmadılar. Askeri savcılık ifademin tarihine bile bakmadılar. 

Yargının geldiği içler acısı durum… 


TUTUKLANMAM İÇİN 5. SULH CEZA HAKİMLİĞİNE GÖNDERİLEN YAZIDAKİ 26 OCAK 2010 TARİHİNİ DEĞİŞTİREMEDİLER.  

Cumhuriyet Savcısı Gökalp Kökçü, bu yalan haberleri araştırmadan, tutuklanmam için 5 Sulh Ceza Hakimliği’ne yazı yazıyor. Yazının başlığı Mehmet Baransu’nun “Tutuklanma Talebi (Mevcutlu).” 

Savcı beni tutuklatma emri aldığı için, yazısını önceden hazırlamış. Aksi halde yalan ve iftira olduğu açık olan haberleri araştırması gerekirdi. Gerek bile duymamış. Önceden hazırladığı başka bir yazısı daha var. Orada da “Gözaltı  ve Arama kararında” da Hüseyin Ersöz’ün bu iftiralarına yer vermiş savcı. Evimi de bu nedenle aratıp, beni gözaltına almış. Bunları birazdan anlatacağım. 

Savcı, polis sorgumdan önce bu yazıları hazırladığı için, Şubat ve Ocak ayını karıştırdığı bölümü, tarihi bu yazılarında değiştirememiş. Savcı, “Tutuklanma Talepli Mevcutlu” diye hazırladığı tutuklama talebi yazısına, yukarıdaki haberlerdeki iddiaları, yalanları, iftiraları yazmış ve tutuklanmamı istemiş. 

Dava dosyası 3. Klasör 119’uncu sayfadaki tutuklanma talepli yazım. 

Askeri Savcıya 26 Ocak 2010 tarihinde ifade verdiğim yalanını ve devamındaki iftiraları yazmış. 3. Klasör sayfa 119.


3. Klasör sayfa 122… Bu yalanı bu iftirayı gerekçe gösterip tutuklanmamı istiyor. 


Tutuklanmamla ilgili yazdığı yazı bu Gökalp Kökçü adlı savcının. Şimdi bu savcıya sormak gerekli, Şubat ayında alınmış bir ifadeyi nasıl olur Ocak diye yazar ve bunun üzerine kurgu kurarsın. Birazdan bu yazıdaki “Orjinal belgeleri imha etti” iftirasının nasıl yer aldığını da yazacağım. Hüseyin Ersöz’ün iftirası, internet sitelerinde bu iftiranın yer alması tutuklanmama gerekçe yapıldı. 


POLİS SORGUMDA, OCAK VE ŞUBAT AYINI KARIŞTIRDIKLARINI SÖYLEYİNCE, GERÇEĞİ ANLADILAR VE BAKIN ÖNCEKİ TARİHLİ BELGELERDE NASIL DEĞİŞİKLİK YAPMIŞLAR. POLİS VE SAVCI EVRAKTA SAHTECİLİK YAPMIŞ. 

Askeri savcılık ifademin tarihini değiştirip, üzerine kurgu kuranlar ve ifademde “orjinal belgeleri imha etti” dediğim yalan ve iftirasını atanlar, polis sorgumda ben gerçeği açıklayınca, bakın neler yapmışlar. 

Savcı Gökalp Kökçü, 27 Şubat 2015 tarihinde 1. Sulh Ceza Hakimliği’ne evimde arama yapılması ve belgelere el koyma, inceleme kararı alınması için talep yazısı yazıyor. Bu yazı ben gözaltına alınmadan önce olduğu için, mahkeme kayıtlarına girdiği için, bunda bir değişiklik yapamıyorlar. Bakın dava dosyamızda nasıl bir değişiklik yapmışlar. Ocak ayı tarihini, elle, kalemle Şubat ayı yapmışlar. “1” rakamını “2” yapmışlar. Dava dosyası 3. Klasör 202 ‘inci sayfada bu belge var. . İşte belgesi.

El yazısıyla tarihi değiştiriyorlar.


 

ORİJİNAL BELGE İMHA ETTİ, SAVCILIĞA BELGELERİ VERMEDEN İMHA ETTİ YALANI İŞTE BÖYLE ORTAYA ATILIYOR

İşte size kendi beyanına göre “orjinal belgeleri imha ettiğini açıkladı”, gizli belgeleri savcılığa vermeden önce imha etti, savcıdan sakladı” yalanını ortaya çıkarmam üzerine, evraklarda işte böyle değişiklik yapıyorlar. 

TCK 326/1 maddesi dışında beni tutuklayamadıkları için de bu yalana devam etmek zorunda kalıyor savcı. Çünkü TCK 326/1 Devletin Gizli Belgelerini Yok Etme suçlamasının cezası 12 yıla kadar hapis. Beni başka türlü tutuklayamazlardı ve bu yalan haberler delil diye gösterilip tutuklandım.

OCAK - ŞUBAT AYINI KARIŞTIRDIKLARI BELGENİN DE SON SAYFALARI DAVA DOSYASINDAN KAYBOLMUŞ. 1. SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NDEN DE AYNI BELGELER KAYBOLMUŞ

Ocak-Şubat ayını karıştırıp, el yazısıyla belgenin üzerinde tarih değişikliği yaptıkları bu yazının, devamındaki sayfaları dosyadan yok ettiklerini söylesem ne dersiniz? Bu skandalı da kısaca anlatayım. 

Sizlere yukarıda Hüseyin Ersöz’ün 1. Ordu Askeri Savcılığına verdiğim ifadenin tarihini karıştırıp, komplo kurduğunu, orijinal belgeleri yok ettiğim iftirasını atıp, savcılıktan belge sakladığım iftirasında bulunduklarını yazmıştım. Oda TV de bunu haberleştirmişti. Belgelerini göstermiştim. 

Savcı da bu yalan haber üzerine soruşturmasını kurgulamıştı. Kurgusuna göre ben 26 Ocak 2010 tarihinde askeri savcıya ifade vermiş ve orijinal belgeleri imha ettiğimi söylemiştim (Bu da yalan ancak kurguları bu). Bu tarihten üç gün sonra ise bavulu savcıya teslim etmiştim. Bavulu üç gün sonra teslim etmişsem, üç gün önce orijinal belgeleri imha ettim demişsem, savcıya hangi belgeleri teslim ettiğimi bana sormuşlardı. İşte bu kurgu üzerine Gizli belge yok etme nedeniyle tutuklandım. Sonra ben ifademin tarihine bakın deyince, ifademin tarihini karıştırdıkları ortaya çıktı. 

Savcı bu yalan habere inanıp, evimde arama kararı çıkarmıştı. 1. Sulh Ceza Hakimliğine evimde arama yapılması için yazı yazmıştı. Yukarıdaki belge. Dava dosyamızda bu yazının sadece ilk üç sayfası var. Yazının kaç sayfa olduğunu bilmiyoruz. 6 sayfa olduğu yönünde bilgimiz var. Ancak yazının son sayfalarını istememe rağmen 4 yıldır tarafıma verilmiyor. Hakimler bu yazının devamını da saklıyorlar. Ortaya çıkarsa davalarının çökeceğini biliyorlar. Hukuksuz tutuklandığım, yalan bir haber nedeniyle tutuklandığım ortaya çıkacak.  

İşte bu yazıda savcı, Ocak-Şubat aylarını karıştırıp, evimde arama yapılmasını istemiş. Bu yazı 27 Şubat 2015 tarihinde yani polis sorgumdan önce yazıldığı için de tarihi karıştırdıklarını düzeltemedikleri yazı bu. Bu yazının devamı da dava dosyamızda yok. 

Bu yazının devam sayfalarını da 4 yıldır mahkemeden istiyorum. Tüm hakimler ağız birliği etmişçesine bu belgeyi bana vermiyorlar. Belgenin devamını saklıyorlar. Kaçırıyorlar bizden. 

Son duruşmada başkandan bu belgeyi yine talep ettim. Hakim de bana, “1. Sulh Ceza Hakimliğinde yazı var, oradan niye almıyorsunuz” dedi, Şaşırdım. Yazıyı yazan savcı, soruşturma savcısı… Dava dosyamızda savcının yazısının ilk üç sayfası var, devamı yok. Dava dosyasındaki belgeyi, başka bir makamdan istememi söylüyor hakim. Bana mahkemenin vermesi gerekli, başka bir hakimliğin, birimin değil. Bunu söyleyince başkan bana göndereceklerini söyledi. Gönderdi mi derseniz cevap vereyim.

Yine göndermedi. Aylardır da göndermiyor. Yazılı onlarca dilekçeme rağmen bu belgenin devamını da saklıyorlar. Ben yazının devamında ne olduğunu biliyorum çünkü 1. Sulh Ceza Hakimi beni tutuklamadan önce bu yazıyı okudu. Ocak-Şubat ayını karıştırıp, beni tutukladıkları kurgu yazının devamında yazıyor. Bir sayfalık ifadenin altında yazan tarihe bile bakmadıkları ve komplo kurdukları ortaya çıkmasın, hukuksuz yere tutuklandığım anlaşılmasın diye çırpınıyorlar ve belgeyi benden saklıyorlar.  

 İki hafta önce avukatımı tekrar hem mahkemenin katibine hem de 1. Sulh ceza hakimliğine gönderdim. Ne oldu derseniz. Dava dosyamızda yazının devamının buhar olduğunu öğrendik. Yazının son sayfaları nereye gitmiş, kim dava dosyasından kaçırmış öğrenemedik. Duruşma günü bakalım heyetten tekrar talepte bulununca nasıl karar verecekler.  

Avukatım mahkemeden sonra bu yazının gönderildiği 1. Sulh Ceza Hakimliğine gitti. UYAP kaydında bu yazının tamamının olması gerekliyken bilin bakalım orada neler olmuş. UYAP’a üç sayfası işlenmiş ve diğer sayfalar burada da yokmuş. Bir el belgenin olduğun tüm yerlerdeki devam sayfaları yok ediyor. Şimdi ben soruyorum. Kim ya da kimler kim adına bunları yapıyor? 

AYM BU BELGENİN BANA OKUNDUĞUNU VE HAK İHLALİ OLMADIĞINA KARAR VERDİ. HEYETTE HAKKINDA HABER YAPTIĞIM PAKSÜT BAŞKANLIK YAPTI. TARAFSIZLIK ADINA SKANDAL BİR DURUM

Anayasa Mahkemesine haksız tutuklanmamla ilgili müracaatta bulunmuştuk. Mahkeme beş kişilik bir heyet oluşturmuş ve dosyamı incelemişti. Ekibin Başkanlığını ise Ali Feyyaz Paksüt yapmıştı. Paksüt hakkında iki kez Taraf gazetesinde haber yapmıştım. İlker Başbuğ Kara Kuvvetleri Komutanlığına gittiğinde gizlice, kameraların kapatılıp, karargahı ziyaret ettiğini haberleştirdim.  Bu haber benim yanım sıra Hürriyetten Enis Berberoğluna da gitmişti. O da Paksüt’ü aramıştı. Paksüt de kendisine böyle bir görüşme olmadığını söylemişti. Ben haberi yapınca Ankara fokur fokur kaynamış, Paksüt ziyaret yaptığını doğrulamak zorunda kalmıştı. 

Enis Berberoğlu bir gün sonra bana niçin yalan söyledin diye Paksüt’ü eleştiren bir yazı yazdı. Bu yazı sayesinde Paksüt’ün “yalan” söylediğini kamuoyu öğrenmiş oldu. 

Karargah kitabımda da bu ziyaretten başka bir ziyaret olduğunu daha yazdım. İşte hakkında haberler yaptığım bir isim benim davama bakıyordu. Paksüt’ün benim dosyamdan etik olarak çekilmesi gerekirdi ancak o çekilmedi ve bu haberlerin intikamını “tutukluluğum haklı” kararı vererek aldı. 

AYM’in hukuksuz kararında, işte bu davamızda saklanan, yok edilen yazıdan da bahsedildi. Yazının son sayfaları bizden kaçırılıyordu. AYM, bu yazının bana tutuklanmam anında hakimlikte okunduğunu, tutuklanma nedenimi bildiğimi söyleyip, hak ihlali kararı yok dedi. Ancak bugün o kararın son sayfaları bizlerden kaçırılıyor. Çünkü, 26 Ocak zannettikleri Askeri Savcılık ifadem üzerine kurdukları komplo, kurgu bu kararda açıkça yazdığı için bu kararı sanığa, avukatlara vermiyorlar. UYAP’tan da silmişler. Hukukun geldiği içler acısı durum. Gizli Belge Yok Etme iftirasının atılıp, bunun iftira olduğu anlaşılınca, gerçekler ortaya çıkmasın diye belgelerin UYAP’tan silinmesi. AYM’nin bu hukuksuzluğa ses çıkarmaması ve hakkında haber yaptığım, kavgalı olduğum birinin davama başkanlık etmesi.     

Şimdi sizlere bu yalan haberlerin dava dosyamıza soruşturmanın en başından itibaren nasıl girdiğini anlatacağım. Yalan olduğu açık olmasına rağmen, iddianamede nasıl bu yalanlara devam edildiğini açıklayacağım. Şimdi adım adım dava dosyamızdaki bu haberlerle ilgili belgeler.